9 Mart 2010 Salı

kısa kısa derken uzun uzun oldu


- star wars'u geçen yaz ilk elime geçtiğinden beri izleyecem izleyecem diyip duruyodum ama sürekli erteliyodum. aslında şöyle yanlış bir önyargım vardı (önyargının doğrusu da olabiliyor zaman zaman, o açıdan böyle bir cümle kurmakta sakınca görmüyorum) şöyleki, şimdi benim tanıdığım ne kadar yüzüklerin efendisini seven adam varsa(ki hepsi adam bi tane kız görmedim ta ki tivitıra kadar) hepsi aynı zamanda star wars hayranı da. biliyorum biri bilim kurgu ötekisi fantastik ama bu böyleydi birini seven ötekini de seviyordu. hoş, ben ikisini de uzun zaman izlemediğim için sohbetlere fransız kalıyordum dolayısıyla ikisini hangi açılardan neden seviyolardı bilemiyorum. ama benim için "birini seven ötekini de seviyor kesin", kuralı işliyordu. geçen ekim ayında yüzüklerin efendisi de arşivimde bulunduğundan dur izliyim dedim. hay izlemez olaydım. açıkcası hiç mi hiç beğenmedim, beğenen muhakkak görüntü kalitesidir efenim yazarın sıfırdan bir dünya yaratmasıdır, yok karakterlerdeki orijinalliktir filan bu açılardan beğeniyo olabilir. filme haşa kötü demiyorum öyle bi şey demeye hakkım yok, yani ben kötü film desem değişen bişi olmayacak o da çok aşikar da yine de ben hiç beğenmedim, çünkü çok aşırı oryantalist buldum bi de serinin sanırım ikinci filmiydi bi kara murat sahnesi vardı, bu kasabam için bu hobit kankam için filan, bi kara murat benim demiyodu ya sadece :). ve filmin jargonu gerçekten çok oryantalistti yani böyle efenim yok batının kılıcını getirdim bununla çözücem her şeyi falan demeler, orkların ortadoğulu olmalarının altının çizilmesi (hatta galiba doğrudan türkler gibi resmedildiği yönünde iddialar var) bi de böyle uzattıkça uzatmaca falan, hele üçüncü filmi izleyemedim artık, hatta komple sildim boşuna yer tutuyo bilgisayarda gibi düşünüp.(doğrudur böyle de sığ bi kimseyim, yer çok mühim). ve ayrıca kendini türk veya ortadoğulu gören birinin de bu filmleri veya kitapları beğenme sebebini çok da anlayabilmiş değilim. yani salt efekttir çekim şeysidir eyvallah ama filmin altyazılarını okuyabilen biri için hayran olunacak bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. pabucumun alin taşçıyanı yazıyor efenim.
ama star warsa haksızlık etmişim. benim için ikisi elma ile armutmuş. izleyince farkettim. açıkcası belki george lucasın ideolojik temellendirmesini anlamamış olabilirim. ama açıkcası gözüme sokulan bir şey olmadı o açıdan belki göremedim. velhasıl star wars eğer 4-5-6, 3-2-1 sırasına göre izlenirse oldukça verimli, eğlenceli olabilir. kız çocukları erkeklerden daha bile sevebilir. durduk yere cinsiyetçiliğe gerek yok ama ben yapmıyorum. yapan yapmış. bir de meğer ne çok referans varmış bu halivud camiası ne ekmeğini yemiş neler neler dönmüş serhat ya demeden de geçemicim, zira her dizide filmde neredeyse istisnasız geçiyor bu referanslar.
-Lie to Me pazartesi yepisyeni bölümleri ile ekranlara dönüyormuş, ne kadar mesudum kuzum bilemezsiniz. birinci sezonun birinci bölümünü deneme sürüşü için indirip ilk beş dakikasını izleyip de beğenmeyen biri için çelişkinin zirvesi gibi bi cümledir bu ama ne yapayım dizi fazla iyi.
-uzun bir aradan sonra bugün tekrar House izledim. bu sezonun ilk iki bölümü dışında House'un sahnelerinde gözle görülür bir azalma var. pek hoşuma gitmiyor açıkcası. zira dizinin adı House, ama biz bambaşka bir şeyler izliyoruz. herhalde reytingsel, reklamsal kaygılar. muhtemelen 5 sezondur izlettikleri adamın çevresinin de artık daha detaylı bilinmesi yönünde genel bir eğilim olduğu düşünülüyor ama açıkcası bana pek zevk vermiyor. bu bölümde bi de blogger hasta vardı ki, onun üzerinden senaristler oldukça bir efenim blog nedir insanın kendine yakışanı giymesi midir yoksa bir çeşit teşhircilik midir yoksa yeni çağın yarattığı bir bağımlılık mıdır gibi bir sorgulamaya girmiş. açıkçası şaka yollu bir giydirme var mı pek şey edemedim. bir kez daha izledikten sonra net bir karar vermiş olurum. ben şimdi house'un yönetmen koltuğunda olacağı bölümü bekliyorum. bakalım nası olacak.
- son zamanlarda çok değişik eğilimler farkediyorum kendimde, değiştim gibi galiba. bu halimle ne kadar devam edicem merak ediyorum açıkcası. çok kökten bi değişim değil ama davranışsal olsun, düşünce bazında olsun, reaksiyon bazında olsun belirgin değişiklikler var. hayırlısı tabi.
 -laptopuma emre sayesinde format atılacak ve vindos 7 yüklenecek perşembe günü .son zamanlarda sorunsuz çalışan laptopum galiba alındı buna, resmen zar zor çalışıyo böyle bi saat bekliyorum bi şeyin açılmasını. ama son iki gün. böyle de idare ederimki. naz yapmaya devam etsin çok da tın.
-şiir sevmeyi, okumayı, dinlemeyi ve yazmasını denemeyi başarabilmiş olsaydım belki daha çekilir biri olabilirdim, her şey çok başka olabilirdi.
-tek kelime anlamayıp da müziklerini dinlerken dertleniyorum. mikail aslan. ne zazaca biliyorum ne de lehçelerini. ama adam çok acıklı çalıyor, söylüyor. Direga Zerrê Mi özellikle bu pek acıklı pek de güzel. saksafon ve keman çalabilmesini hiç söylemiyorum. evet zaafım var.
-ve faynıli elimdeki ses kaydı deşifreleri bittiğinde, fiziken ve ruhen bitmemiş olmayı ümid ediyorum. bir de tam ses kaydı çevirmem gereken dönemde çok acayip müzik dinleme ihtiyacı hissediyorum ya, işte budur beni mahveden. ama güzel güneşli günler yakında gibi.

may the force be with us fellas!


böyle de gaz bi kimseyim.