28 Haziran 2010 Pazartesi

is it yourself louis?

arkadaş tatil beldelerinde fink atamayan gençler olarak evin içinde parmak arası terlik giyme keyfimiz vardı küresel hava dengesizliği bu zevkimizi de elimizden aldı. özellikle son iki yıldır ağız tadıyla bir yaz mevsimi yaşamamış olmayan bendeniz ankara'da şöyle bir havaya maruz kalacağımı bileydim bir çözüm üretirdim belki. gerçi bu yıl sanırım ben çok kaçıyorum soğuk havalardan diye inadına soğuk hava bana geliyor. kıfsmet tabi. mesela temmuz ikinci yarısı için bir adet polonyaya gidiş var ki oralarda hava temmuz aylarında 8-10 derece oluyormuş. cCc üşüyoruz reyiz cCc.


eskiden bi şeyler ne tekrar tekrar dinleyebilirdim ne de izleyebilirdim. son özellikle bir yıldır tabiatım komple değişti sanki. şu sıra sadece iki albüm dinliyorum. bi tanesi Glee'nin 34 şarkısından oluşan albümü diğeri de Across The Universe'in soundtracki. ha tabi arada izlediğim filmlerin şahane sondtracklerine denk geliyorum onları da dinliyorum ama tabi çok değil ağırlıklı olarak bunlar.


Film konusu ise daha acayip. bi yerde söylemeye bile utanıyorum ama bu filmi günde en az bi kere izler haldeyim iki haftadır. hatta boluya gittim geldim geçen cuma günü. hem giderken hem gelirken aynı filmi izledim. hem filme hem başrol oyuncusuna hem de filmdeki tiplerin aksanlarına tutuldum resmen. gerekli film için ilgili bakınız

ayrıca filmdeki abimiz oldukça başarılı bi abimiz. Match Point'de bir züppeyi oynuyor, soundtrackinin ve görselliğinin hastası olduğum A Single Man'de de Colin Firth'ün sevgilisini çok başarılı bir şekilde canlandırıyor. benim favorim leap year'deki Declan O'Callaghan .(a.k.a. Dekko). valla uzun uzun tarif edemiyciim kendisine olan heyranlığımı. her türlü hastasıyım.

ama filmdeki aksanın daha da bi hastasıyım, çok tatlı çok güzel bi aksan bu irlanda aksanı ya. birkaç defa filmlerde iskoç aksanına da rastlamışlığım var fekat ondan hiç hazetmemiştim zira çok sert gelmişti. ama bu irlanda aksanı bambaşka. idiot'a iycıt, fuck'a fek, shit'e şeyt, about'a da epout diyollar. filmi sürekli izlemekten ezber olduğundan artık onlarla beraber tekrar ediyorum aksanı kaptım kapıcam az kaldı.

bir de şu şarkı dan haberim olmasını sağladığı için de ayrıca seviyorum bu filmi. aslında yazıya başlarken ten things I love about leap year kıvamına geleceğini öngörmemiştim ama malesef hem takıntılı hem de bağımlılık eşiği düşük bi kimse olarak yapıyorum böyle şeyler.

ha bi de ben aslında böyle top tenler top fivelar yapmak istiyorum ama aklıma en fazla iki şey geliyo o yüzden yapamıyorum. bu da içimde yarayan bi kanadır. belkim ilerde yapabilirim.

utanmasam filmin bütün diyaloglarını koyucam ama en sevdiğim bi tanesiyle satırlarıma son vereyim. 

Anna: Can you be careful with that? That was a gift from my boyfriend.
Declan: He bought you a suitcase?
Anna: It's a Vuitton.
Declan: What?
Anna: A Louis Vuitton?
Declan: Come on. Is it yourself, Louis? Can I give you
a hand getting into the car, Louis? She named her suitcase.
She's a crackpot.