7 Temmuz 2010 Çarşamba

fişnemek


sakız falımda bağda üzüm toplayan bi adam çıktı. gönlü var ımış bende. right on time. zira ben de şu sıra vişne toplamak-temizlemek-reçel yapmak-kavanozlamak kariyerim üzerinde yoğunlaşıyorum. harika bir çift oluruz. topladığımız vişneleri üzümleri şarap yapar içeriz. çok uygun bir aday kendisini bekliyorum burada. işalla benden biraz uzundur zira daha bitmedi vişneler yukarlarda kaldı hep. azıcık boydan kısayım kız annem.

beddua ve bela okumak müesesesinin çalışmadığının canlı kanıtı olarak ömer dürümdül. dilin kopsun, lal olasın, enteresan, bloklar arası bağlantı diyemeyesin, beddua işlemese de ya tutarsa modunda söylemeye devam etmek lazım tabiki. adam nasıl bir adamsa artık o kadar maç izleyip futbol konusunda en ufak bir fikri yok. taş o kadar maç izlemiş olaydı dile gelir mantıklı bi yorum yapardı. bu adam, bırak mantıklı yorumu daha futbolcuların adını bilmiyo. kim nerede nası neden oynuyo. got gafali.

hazır futbol demişken an itibari ile hollanda uruguay maçı oynanıyo. ben aslında portakalları severim de ne bu maçı ne de bu kupayı alsınlar istemiyorum. sebebim ise futboldan alakasız bir şey(ki ben bunu derken üçüncüyü attılar). sebebi ise Hollanda'nın sömürgecilik döneminde Güney Afrika'ya miras bıraktığı Apartheid rejimi. Futbol siyaset ilişkisi her zaman konuşmayı sevdiğim bi konudur. ama futbolun endüstriyel tarafı bi anlamda siyaseti etkisizleştiren bir unsur olduğu için belli noktalarda futbol-siyaset ilişkisi çok alakasız da kalabiliyor. hoş apartheid rejiminin suçlusu hollandalı futbolcular değil ama neticede adamlar kendi adlarına değil ülkeleri adına yarışıyorlar ve final maçının nerede yapılacağını bilmiyorum ama mandela stadında yapılırsa hollanda o kupayı alırsa ben üzülürüm gerçekten. okuduğum bölümün etkileri biraz bunlar galibaysa. böyle her boku siyasete bağlama eğilimi kendiliğinden oluyo. ama neticede insan bir politik hayvandır. neyse.

bu Forlan var ya hani. hah benim onunla birbirinden salak iki anım var. birincisi ilk tivitırdan Forlan Forlan diye bişiler duyunca lan bu ne acaba ya dedim ama araştırmadım da. kafamdan da şunu uydurdum. ya herhalde böyle Forza gibi bi destek sevinme repliği olsa gerek. mesela Forza Beşiktaş gibi Forlan Beşiktaş gibi bi şeydir demiştim. evet iyi salakmışım meğer adam fitbolcuymuş.

ikinci anım ise daha da bi salak. Öss'nin son sınavlarının(anlatım bozukluğu gibi gelebilir ama değil zira öss tek bir sınav değil, zilyon taneler toplamda) olduğu hafta Senem'i sınava götürdüğümüz yer bizim bi akrabalara yakınmış sınavdan sonra oraya gittik. Uruguay-Kore maçı vardı böyle komple iki aile oturduk maç bakıyoruz. Akrabalardan Cem var futbolla çok alakalı bi arkadaşımız. onunla da futbol muhabbeti yapıyoruz. bu Forlan da çok kıyak futbolcu bu sene parladı baya filan dedi. ben de ya evet di mi öleymiş hakkaten ben de tivitırdan gördümdü bu arada nereliki bu çocuk dedim. milli maç izlediğimi mi unuttum yani böyle bi düşünce zincirim mi kırıldı bilemiyorum ama ben bu cümleyi dedim. sonra da en çok ben güldüm. anlatılınca bi boka benzemeyen espriler ile aynı kaderi paylaştı sanki ama hayırlısı tabi. 

Yeni Zelandalı Winston Reid'den sonra Casares'e de talibim bunu da buradan belirteyim.

ayrıca ellerime krem sürme eylemimin takipçi eylemi kesinlikle su ile bağlantılı bi eylem oluyo. her gün en az bi kere başıma geliyo. tam kremi sürüyorum pat tuvalete gidesim geliyo ya da mutfağa gitmem gerekiyo bi şey yıkanacaktır kesin bişi olacaktır. bi huzurla kremimi gün içinde sürünüp oturamadım şöyle. geceleri gizli gizli ağlıyorum bu konu yüzünden.

en baba çelişkimi de açıklayayım da gideyim artık; gizli sinir sahibi bi insan olarak küfür etmeyi severim. ama küfürlerin temel olarak kadın cinsini aşağılamakla doğrudan bağlantılı olması benim kadın cinsini sürekli savunan tarafımla kavga halinde oluyor. hele ki ben gibi küfür eden başka kadınlardan "karıya çakmak" türünde şeyler duyunca kendime yabancılaşmada nirvanaya ulaşıyorum.