22 Kasım 2010 Pazartesi

diziler, filmler, son haberler


arkadaş ben bu avrupa birliği gençlerine kıl oluyorum, sinir oluyorum, illet oluyorum. diyeceksiniz ki niye? çünkü çok geziyorlar. evet. çok geziyorlar. nasıl olsa vize derdi yok, tren ucuz. adamlar binip binip gidiyorlar. mesela İrlanda'ya Erasmus'a giden var sayın okur. İrlanda diyorum bak. bize ne var? İrlanda yok tabi. şayet İstanbul-Ankara-İzmir'deki üniversitelerden birinde okursan belki İspanya, İtalya neyn var ama daha ötesi yok.

Polonya'da 15 günlük atelye çalışması için bi amuda kalkmadığımız kalmıştı mesela. yok vize için ayrı ölçüde fotoğraf (tam bir wanted pozu, ki bambaşka bi konudur) yok pasaport için bambaşka bir fotoğraf, harç, sıra bekleme, pasaport eve kargolandığı için kargoyu da saçma sapan insanlar dağıttığı için dağıtımcıyı tenhada kıstırıp pasaportu elde etmeler ve bunun gibi birçok boktan şey. Biz bunlarla uğraştık normal insan olduğumuz için, (yeşil pasaportu olanları tenzih ederim) İtalyanlar uçağa bindikleri gibi geldiler. tam bir sokarimasu durumları, daha da bişi demiyorum ve çok bambaşka bi konuya atlıyorum, yeter sinir bastı.

Umut Sarıkaya'nın albümünü çıktığı gün aldım, çıktığı gün çok iddialı oldu, çıktığı hafta diyelim. Karikatürlerin çok büyük bir kısmını bilmekle birlikte çok bomba karikatürleri hem de topluca okuma şansı buldum, adam çok zeki beyler, hastasıyız. tavsiye ederim. hele bi "abi biz dar bütçeli bir diniz, bak ben de yaba istedim zeytin çatalı verdiler" karikatürü var ki, aklıma geldikçe gülüyorum.

Ondan sonracıma, özel sektöre bodoslama dalmamın üzerinden yaklaşık 3 ay geçti ve artık yavaş yavaş ne kadar yavşak insanların ve yavşak hareketlerin olduğuna gün be gün tanık oluyorum. ama "dikkat insan çıkabilir, her şey olabilir" düsturu ile yaşayan bi insan olarak çok şaşırmıyorum ama tabi zorlanıyorum bazı bazı.

Bunun dışında iki tane yeni dizi izliyo gibi yapıyorum, gibi yapıyorum çünkü tam izlemiyorum böyle bi tutku bi merak yok, hımm neymiş du bakayım havasındayım. birincisi Blue Mountain State, lise-güzel, seksi kızlar-amerikan futbolu- yakışıklı ve/veya loser erkekler. konu budur. 

İkincisi de Hung. Bayağı bi zamandır merak ediyodum başladım izlemeye ilk sezonu bitti ikincinin ortasındayım. bi tane adam var koçluk yapıyor kendi mezun olduğu lisede, karısı terk ediyor, adam beş parasız. male prostitute oluyor kendisi. çok iyi değil ama kötü de değil. şöyle diyim boş vaktiniz varsa izleyin yoksa hiç kasmayın nice diziler var.bi de bu diziyle ilgili şöyle bi kafa karışıklığı olduğuna inanıyorum. dizinin ilk sezon posterinde "middle age, divorced, broke, gigolo" yazıyor. ve fakat esas kahramanımız jigololuktan değil fahişelik işinden para kazanmaya çalışıyor. Yani belki anlamları yakın gibi görünebilir ama neticede aynı şey değil. bu da böyle gereksiz bi detaydı.

heeee bi de, (en güzelini en sona saklamışım  bilmeden) Otostopçu'nun Galaksi Rehberi'nin 710 sayfalık versiyonunu aldım ben ya, daha başındayım gerçi ve elimde ansiklopedi büyüklüğünde kitapla gezincesi insanların hoyrat bakışlarına maruz kalıyorum ama umrumda mı dünya, tabiyki değil. bu kadar büyüğünü ne okuycam yea diyosanız cep kitap versiyonu da var onu alın okuyun, filmini neyn izleyin ama tanışın muhakkak Douglas Adams ile. rest in peace Douglas. - bu son cümle de içimde çok acayip kanayan bi yaradır ama olsun-

Bi an böyle satır arası yazıncası yılmaz morgülün tivitleri geldi aklıma, arkadaş o adamın kafa bambaşka ya, hiç anlatılmaz yaşanır bi girin bakın.

Son olarak, Sinem (a.k.a Geowyns) kızımızla sosyal deneyimsi bi eyleme giriştik, kendisi bi hafta boyunca tivitıra tivit yazmayacak (başka yere tivitı yazılmıyo gerçi, neyse), bakalım neler olacak. mserdark'nın sosyal medya detoksuna benzeyebilir ama bizimkisi öyle değil, hatta en ufak bi esinlenme bile yok, aklımıza geldi yapıyoruz. detayları belki Sinem bloga yazacak.




budur.

2 yorum:

  1. Hung baba dizidir. İkinci sezonu da tavsiye ederim size.

    YanıtlaSil
  2. teşekkürler efendim :) 2. sezonu ortasındayım ben şimdi biraz kenara aldım bitmesin diye.

    YanıtlaSil