12 Aralık 2012 Çarşamba

Let it die*

hello.

iki gece önce hafif karnım ağrıyarak uyumak üzere yatağıma uzandım. uyumaya çalışırken bu karın ağrısı sabaha doğru kesin şiddetini arttıracak en iyisi başucuma ağrı kesici koyayım dedim ve öyle yaptım. sonra da uyudum. sabah 4:30'da hiçbir yanım ağrımadığı halde uyandım. e neden karnım ağrımıyor ve ağrımıyorsa ben neden uyandım amk diye sinirlendim aksdjfals sonra tuvalete gidip-gelip, su içip geri yattım. böyle de mal bir insanım.

rejim süresince rejime uygun yemek tariflerini takiblediğim sitede kilo koruma döneminde yapabileceğim bir tarif buldum. kadın haşlanmış kuru fasulyeden kakao soslu kek yapmış, çok orijinal bir fikir diyip derhal ben de yaptım. hakikaten çok güzel oldu tadı. fasulyeden kek mi olurmuş dememek lazım, insanlar neler yabıyor.

yeni fikirlere her zaman açık olmaya çalışan bir insan olarak (şaka lan sıkıntıdan heb) forsukayır işine girdim. ben bu forsukayıra bu zamana kadar hep "ya benim nerede olduğumla kim ilgilenir, check-in çok rerörerö" diye karşı çıkıyordum. ve fakat forsukayır bundan ibaret değilmiş ki. zaten ben düzenli olarak beş mekan arasında hareket bir insanım ama mühim olan benim check-in yapmam değil. forsukayırı benim gibi az değil çok gezenler kullanıyor ve dolayısıyla gittikleri yerler hakkında fikirler verebiliyorlar. bu da uzun vadede işe yarayan faydalı bilgiler haline geliyor. hoşuma da gitti aklıma da yattı ne yalan söyleyeyim.

ondan sonracıma, havalar geçen kışa göre daha yumuşak olmakla birlikte baya ayarında gidiyor. kış gibi kış yaşıyoruz. bu kış için, eylülden beri haftada 1-2 kere uzun yürüyüşler yapmayı alışkanlık haline getirmiş biri olarak havaları bahane edip evde otururum diye düşünüyordum ve fakat öyle olmadı. kuzeyliler kışın hiç mi sokağa çıkmıyor canım aaaa evde otur otur nereye kadar diyip aylaklık etmek üzere kendimi sokaklara atıyorum. başlarda biraz zor oldu ama sonra kulağımda müzik, üzerimde sıcak tutacak bir montla yürümelere devam ediyorum. işin tek kötü tarafı 4 gibi hava kararıyor, işin tadı biraz kaçıyor.

Arrow ve The Hour'u izlicem demiştim. Arrow'un yayınlanan tüm bölümlerini izledim. Yakışıklı anti-hero merakınız varsa, batmani de seviyorsanız izleyin derim. yani batman seviyor derken hikaye copy-paste değil ama temel olarak aynı hikaye işte. zengin adam gündüz şımarık zengin piçi, geceleri suçlu avlayan bir hero mu villian mı bir şey işte.

The Hour'un ise henüz 3 bölümünü izledim. Ben Whishaw'u çok beğenen bir insan olaraktan severek izliyorum. Newsroom izleyeniniz varsa (ben bir bölümünün başına bakıp sıkılıp bıraktımdı) the hour da onun gibi ama ingiliz versiyonu bi de geçtiği zaman dilimi daha eski 1950-1960lar filan olsa gerek. neşeli eğlenceli dizi değil ama her diziden beklentimiz bizi eğlendirmesi yönünde olacak değil ya. diğ mi. diğ miii.

doctor who tişörtü istiyorum ya. çok istiyorum ama öyle böyle değil. bi de starbaksın tilkili kupaları çok güzel onu da istiyorum. bu ay yine kıtlıktan çıkmışçasına kitap almasaydım bunlara da bütçe ayırırdım. neyse belki kupalar bitmeden alırım, tişört işini de bir iki aya kadar hallederim diye umuyorum. aslında güzel tişört bulsam hemen baskıcıda alıcam soluğu da tişört bulamadım. bulsaydım iyiydi.

ya bi de overly attached fangirl demezseniz ben tardis dövmesi istiyorum. '-' yaptırmaktan emin değilim ama internette bakındım, çok güzel tardis dövmeleri var. bazısı tabii kafayı yemiş komple sırtını dövdürmüş benimkisi öyle değil el bileğimde miniminnacık bir tardis olsun istiyorum. bluest blue ever rengi ile. çogzel olur binci. bu birinci, notalardan oluşan dövme de ikinci olsun istiyorum. kıfsmet bakalım. henüz param yok fikirlerden de emin değilim ama düşünüyorum işte.

kimseye yapamadığımız bikbiki yapabilmek için blog, twitter, tumblr açıyoruz sonra oradakilere ayıp olmasın aman üstüne alınmasın filan diyip bi bok yazamıyoruz. meh.

rabbim hepimize Sait Faik naifliğinden nasib eylesin. and amin.

dil-tarih nedense kings of leon ile özdeşleşmiş durumda. okulda en az bir tane kings of leon dinliyorum. dün okulda sadece kings of leon dinledim hatta. bu şekil.

bir şeyler daha diyeceğidim amma velakin unuttum. bir sonrakine inşallah.

*Feist'in tüm şarkıları çok güzel de bu öldüren cazibe adeta. :I







1 yorum: