10 Ekim 2014 Cuma

kisisel tarihim icin notlar - I

merhaba,

neredeyse bir yıl olmuş buraya bir şey yazmayalı. buraya yazacaklarımı, üzerinde biraz düşününce genelde ya çok manasız buluyorum ya da başka bir şekilde arkadaşlarıma anlatıyorum falan derken komple kepenkleri kapatmışım. ortalığın tozunu almaya geldim, yine gideceğim.

1 yıldır bir mobilya fabrikasında çalışıyorum. öncesinde, nefret ettiğim halde 1 yıl tam zamanlı 2 yıl yarı zamanlı olarak aynı firmanın satış mağazasında çalıştım. çok tesadüfi bir şekilde de 1 yıl önce fabrikaya transfer oldum. baya memurluk düzeninde bir iş. haftada 5 gün, tüm resmi tatiller tatil. bu işe gelene kadar 6 yılda 3 farklı işte çalıştım ve hiçbirinde özellikle sonuncusunda hiç resmi tatil tatilim olmamıştı. bu işte bunu elde edince mal bulmuş mağribi oldum.

maaşı dışında çok şikayetçi olduğum bir konu yok. maaş mevzusunu da yakın gelecekte çözeceğimi düşünüyorum. işle ilgili en güzel şey yöneticimin olmaması. bağımsız çalışıyorum herkesten. kendi kendimin patronuyum adeta dskjfsd(fabrika işçisinin delüzyonu). arada gidip kendimi şikayet ediyorum, neleri yaptığımı anlatıyorum falan. düzenli iş zamanımın büyük bir kısmına el koyduğu için daha organize olmaya başladım, işten arta kalan vakitlerimi optimumda değerlendirmeye çalışıyorum.

işten başka hayatımda olanları ise şöyle ana başlıklar şeklinde toparladım: birtakım canım arkadaşlarım, dizi/film, kitaplar ve müzik.

spotify sayesinde(yüzünden mi desem) daha önce dinlemediğim grupları dinlemek, bir sürü dizi izlemek, diziler inerken de kitap okumak şeklinde bir düzen oturttum. internetim o kadar yavaş ki bir iki bölüm dizi inene kadar bir kitap okuyorum sdkjfs(abart).

aslında yazı yazmaya karar vermemin sebebi yazdığım son cümle. ben 2003'de dersaneye giderken yanımda muhakkak kitap taşırdım. ev ile dersane arası otobüsle 45 dakikadan aşağı sürmezdi(hala çok büyük bir değişiklik yok bu konuda). azıcık trafik de olursa 1 saatte eve anca gidebiliyordum. bu yüzden de gidip gelirken yoldaki tüm vakti kitap okuyarak geçiriyordum. bu sayede de elimdeki kitapları kısa sürede bitirebiliyordum(geçen okuma hızıyla ilgili test çözdüm, günde 2 saatlik düzenli okumayla yılda ortalama 60 kitap falan okuyabilirmişim). bir defasında dersaneden iki arkadaşım sabah kahvaltısına gelmişti bizim eve ve onlar daha merkezi yerlerde oturdukları için yol çok uzun gelmişti onlara, doğal olarak. otobüsten indiklerinde arkadaşım "senin nasıl bu kadar çok kitap okuduğunu şimdi anladım" demişti.

şimdi artık her gün o kadar uzun yol gitmiyorum, gitsem de midem bulandığı için yolda 15 sayfadan çok okuyamıyorum ama şimdi zaten kitap okumak için evden çıkıyorum. zaten sanırım bir tek ben kendimle buluşmak ve muhabbet etmek için dışarı çıkıyorum. gidip oturduğum yerlerde hiçkimse tek başına değil, genelde başkalarıyla buluşmak için oralarda oluyorlar. çok garip........ ksjfksdf

diyeceğim şey şuydu; bazı şeyler hiç değişmiyor. eskiden otobüs yolcuğuluğunu kitap okuyarak değerlendiriyordum, şimdi evde yavaş internet yüzünden bir şeylerin inmesini beklerken kitap okuyorum.

ama tabii ki artık daha bilinçli bir okur olduğumu düşünüyorum, yukarıda yazdıklarımı okuyunca sanki vakit öldürmek için kitap okuyormuşum gibi oldu(TABİİ Kİ ÖYLE DEĞİL). demek istediğim 10 yılda davranışımda pek de bir değişiklik yok. hayatımda majör değişiklikler olsa da hayatıma yansımasında o kadar majör bir durum yok gibi.

yeni işe alışma, masterı idare etme falan derken 2013 yılının ilk 6 ayını aşırı verimsiz geçirdim(her anlamda). ne bir şey izledim, ne bir şey okudum doğru dürüst. yaz gelince bir silkelendim. izlemek istediğim fikir sahibi olmak istediğim birçok şeyi izledim. 100 günde 20 kitap okudum(kişisel rekorum olabilir). 2 defa minik tatile çıktım. çok güzel kitaplar aldım. Sine sağolsun 162 tane ebookum oldu(daha doğrusu yaklaşık 1000 tane ebookum var ama ben içlerinden 162'sini seçtim).

düzenli satın aldığım kitaplar ile bu 162 ebook, şimdiki okuma hızımı göz önünde bulundurursak önümüzdeki 3 yıla yetiyor da artıyor. tam bir nereye sıçacaklar durumu.

bir de ben kütüphanemi yakın çevreme açık tutma taraftarıy(d)ım. o kadar para verip aldığım kitapları sadece benim okumuş/okuyacak olmam yeterli değil, merak eden herkes okusun diye düşünüyordum ama birkaç acı tecrübe ile kütüphaneme kilit vurmaya karar verdim. 5 adet çok sevdiğim kitabı 1 sene önce bir arkadaşıma vermiştim sadece 2 tanesini okudu 1 senede, ben de elinden aldım tamamını. ki kendisi "ev hanımı".

bir diğer acı tecrübe(ki bu çok acı) yüksek topuklar, çavdar tarlasında çocuklar ve birkaç kitabı daha kitap okumayı çok seven kuzenime vermiştim yaklaşık 1,5 yıl önce. kendisinden defalarca istememe rağmen kitaplarımı bir türlü geri vermedi, geçen gün tekrar istedim babamla yollamış kitaplarımı FAKAT yüksek topuklar yok(özellikle istemiştim bunu, aşırı kıymetliydi benim için, birçok yerini çizmiştim). çavdar tarlasında çocuklar'ın da üstüne su dökmüş kitap kabarmış. o kadar üzüldüm ki kitabı öyle görünce. bundan sonra nah da veririm kitaplarımı. kilit vurucam kütüphaneye.

yüksek topuklar için tabii ki mücadeleye devam edeceğim, gidip evi basmayı düşünüyorum kısa zamanda. kitabı bulamazsam kan çıkar.

bazen tivitırda insanlardan "uf bu da hep aynı şeyi yazıyor" gibi şikayet tivitleri okuyorum. normal bir tivitır kullancısı hayatında ne olursa onu yazıyor. trafikte çok vakit geçiriyorsa ondan şikayetçi oluyor, yaşlılarla çok vakit geçirmek zorunda kalırsa onu anlatıyor, sürekli yeni şarkılar dinliyorsa onları paylaşıyor, bir şeyler okuyorsa onları anlatıyor,bir şeyler izliyorsa onu söylüyor doğal olarak.

ama insanlar birbirlerini takip ettiklerinde yazdıkları her şey üzerinde bir hakları olduklarını düşünüyorlar nedense. ve bu sebeple de sonsuz bir eleştiri hakları olduğuna inanıyorlar. bu da bir noktada yazılacak her şeye bir blok koyuyor. kafamıza eseni rahat yazalım diye girdiğimiz mecra üstümüzde baskı aracı oldu. buradan acayip bir politik analiz çıkardı ama şimdi ne gerek var. off çok analiz. aşırı farkındalık. net doğru.

başka şeyler de oldu diycem ama pek de bir şey olmadı. aklıma gelen olursa II olarak yazarım yine.

selametle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder