2 Kasım 2012 Cuma

wibbly wobbly timey wimey stuff

Dün yeni yaşımı kutladım kendimce. Yakın arkadaşlarımın çok büyük bir kısmının şehir dışında olması, şehrin içinde kalanlar içinse doğum günümün pek önemi olmaması sebebiyle tek başıma yapacağım bir şeyler planladım. Dolayısıyla yalnızdım tüm gün boyunca. Eylül ayı başlarından beri aslında hep yalnızım o yüzden alıştım baya kendimle vakit geçirmeye. Fakat dün sabah uyanınca evden çıkmak istemedim bi an sonra hava o kadar güzeldi ki havayı piç etmek istemedim. Hazırlandım çıktım.

Resim heykel müzesinin önünden Dil-Tarih'e giden yol yürümeyi sevdiğim yollardan biri. Her ne kadar sol taraf silme hastane olsa da sağ tarafa bakarak ağaçlı yolu izleyerek yürümek, yolun sonunda Dil-Tarih'e varmak çok iyi hissettiriyor. Dolmuştayken tivitirdan gelen doğumgünü kutlamalarını okuyup, cevaplar yazdım. Sonra dolmuştan indim, o yoldan yürüyerek Tunalı'ya kadar çıktım. Yolda önce Fatma sonra Gökçe ile konuştum. 

Tunalı'da Gökçe ile her zaman oturduğumuz starbaksa gittim, kahvemi aldım. Kitabımı çıkardım, bir heves okudum. Sonra çıkıp yemek yiyeceğim yere gittim. Yemeğimi, içkimi söyledim. Bir yandan telefonuma gelen bildirimlere cevaplar yazdım, bir yandan kitabımı okumaya devam ettim. Yemeğim gelince hemen yanıma simsiyah çok güzel bir kedi yanaştı. Beraber yedik yemeğimizi. Patates kızartması sıcak olduğu için baya mücadele etti ama yılmadı, yedi. Çok da sevdi. Yemekten sonra çıkıp tekrar yürüdüm Tunus'ta, Bestekar'da ve Tunalı'da. Kitapçılara girip çıktım.

Ailede hiç kutlanmaz doğumgünleri, hemen hemen hiç önemsenmez. Hiçbir özel ritüelimiz yok. Ben bu doğumgünümde nedense kendimi çok mutsuz hissedeceğimi düşünmüştüm. Hem arkadaşlarım yok, hem de  arkadaşlarımın yokluğunu gidermese de idare edecek kadar bile aile kutlaşkası yok. Ama öyle olmadı.

Aramızda kilometreler de olsa, yalnız bırakmadılar beni. Beni ne kadar sevdiklerini içtenlikle söylediler, birlikte olmayı dilediler. Ben de tek başıma vakit geçirirken, neden yalnızım diye bir kaygıya kapılmadım. Gerçekten yaşadığım anın tadını çıkardım. 

Kendimle bu kadar vakit geçirip, üstüne Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyup, Doctor Who izleyince yaşadığım an, mekan gibi şeyler üzerine düşünecek vaktim oldu. Mekansal olarak yalnız olsam da manevi olarak hiç de yalnız olmadığımı fark ettim ve çok sevindim bu duruma.



Doctor Who ile ilgili ayrıca bir post yazmam gerekir ama yazmaya başlarsam hiç bitmez gibi geliyor. O yüzden özet geçiyorum; Ben hayatımda kendimi bir şeye bu kadar bağlanmış hissetmemiştim. Üstelik bilim-kurgu dediler bildiğin dram çıktı ve muazzam şeyler izledim. Şu ana kadar yayınlanmış hemen her şeyi izledim. 53 gün sonra yeni bölüm yayınlanacakmış. Ben de 1. sezonun sondan ikinci bölümünden başlayarak tekrar izlemeye karar verdim. Diziyi izlerken arada ayağa kalkıp alkışlayasım, dizi oyuncularını ve senaryoyu yazanları tek tek tebrik edip öpesim geliyor. Hele David Tennant'a neler yapası.......... *burada silah sesleri giriyor*

David Tennant hayatımda gördüğüm en harika varlık. Diziden ayrıldığı bölüm resmen travma yarattı bende, baya arkadaşımdan ayrılmış kadar üzüldüm. Sanki onunla yeterince vakit geçirmemişim gibi manyakça bir hisse dahi kapıldım. Kendisinden sonraki doktoru ise hiç sevemeyeceğimi düşünmüştüm. Ama öyle olmadı. Matt Smith muhteşem bir insan. David Tennant'tan sonra sanki hiçbir Doktor tam olarak Doktor olamazmış gibi gelmişti bana ama Matt Smith o kadar başka, o kadar şapşal -clumsy dedikleri sevimli bir sakarlılık(?) hali- o kadar sevimli bir doktor ki izlerken onu benimsemekten başka şansınız kalmıyor. 

Her depresyonumu bir doktorla atlatıyorum sanırım. Bundan önce 2008-2010 arasını House ile geçirdim. O zamana kadar yayınlanmış tüm bölümleri defalarca izleyip ona sığındım. Şimdi teknoloji çok gelişti bir değil iki doktorum var. Rabbim onları başımdan eksik etmesin.

Mekansal olarak ayrı olduğum Gökçe'yi, Fatma'yı, Müge'yi ve Sine'yi çok seviyorum. Ayrı seviyorum. Doktorun da dediği gibi "time is not boss of us." ya da Zeki Müren'in dediği gibi "Elbet bir gün buluşacağız."

Selametle.


1 yorum:

  1. ya öncelikle bu kadar güzel bir yazı yazılır. mehehehe

    kitapla dizi süper denk geldi hakikaten, kitabı bitirmemek için yavaş okuyorum diziyi de ikinciye dönüyorum çok memnunum. sen de keşkem benim gibi yapaydın, çünkü benim yaptıklarım normalde de yaptığım şeyler. sadece yemeği biraz daha özel bi şey seçtim. sen zati yanımdaydın yia. ehehe

    twitter hakikaten öyle, yıllar boyu kullanıp belli bir "çevre" edinince baya şahane muhabbetler oluyor. <3

    doktoru izle de beraber muhabbetini edelim, bölüm bölüm kritik yapalım. OHA AMK filan diyelim. bunlar güzel şeyler akjdlafk

    ben de çok seviyom. video LAKSJFDŞLAKFDŞA. ehe.

    YanıtlaSil